“Bir İcra Dairesi Günlüğü” – Harcın Ötesinde Bir Hikâye
Merhaba forum ailesi,
Bugün size bir sayıdan değil, bir hikâyeden söz etmek istiyorum. Çünkü bazen bir “ücret” sadece bir rakam değildir; ardında hayatlar, duygular, adalet arayışları ve sistemin görünmeyen yüzü vardır. Başlığı gördüğünüzde belki sadece “İcra harç ücreti ne kadar?” diye düşüneceksiniz ama gelin bu kez cevabı bir tablo yerine bir hikâyede arayalım.
---
Bölüm 1 – Ali’nin Defteri
Ali, orta yaşlarında, taşra bir kasabada muhasebecilik yapan biri. Hesap kitap onun işi, ama bazen insanın hayatı rakamlarla değil, vicdanla ölçülür.
Bir sabah, yıllardır alacağını tahsil edemediği eski bir müşterisi için icra takibi başlatmaya karar verir. O sırada ekranında beliren satır dikkatini çeker:
“İcra harç ücreti: 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre %4,55 oranında tahsil edilir.”
Ali, kendi kendine mırıldanır:
— “Yani 100 bin lira için 4 bin 550 lira… Adaletin de bir bedeli var demek.”
Kâğıtlara gömülürken ofis kapısı aralanır; içeri Zeynep girer. Kasabanın genç avukatıdır, enerjik ama bir o kadar da duyarlı bir karakter. Ali’nin dosyasına göz atar, sakin bir sesle konuşur:
— “Ali Bey, icra harcı devletin adalet sistemini döndürmek için alınır ama çoğu insan bunu cezalandırma gibi görür. Bence mesele sadece oran değil, bu sistemin insanların güven duygusunu nasıl etkilediği.”
Ali, bir an durur. O güne kadar yüzlerce fatura, yüzlerce makbuz görmüştür; ama ilk kez biri harcı bir “güven meselesi” olarak tanımlar.
---
Bölüm 2 – Adaletin Bedeli
Zeynep, Ali’ye kahve uzatırken anlatmaya başlar:
— “Osmanlı’da da harç vardı, ama o zamanlar buna ‘rüsum’ denirdi. Mahkemeye başvuran herkes, devletin vakıflarına bağış yapardı. Yani adaletin finansmanı halkın dayanışmasıyla sağlanırdı. Bugünse harç, ekonomik bir bariyer haline geldi.”
Gerçekten de araştırmalar bunu doğrular niteliktedir. Adalet Bakanlığı 2023 verilerine göre, icra dosyalarının %38’i maddi yetersizlik nedeniyle yarım kalmaktadır. Bu sadece bir ekonomik veri değil; adaletin erişilebilirliği açısından toplumsal bir gösterge.
Ali içini çeker:
— “Yani hakkını aramak bile paraya bağlı, öyle mi?”
Zeynep gülümser:
— “Evet, ama unutmayın, harç adaletin maliyeti değil, sorumluluğudur. Çünkü sistemin dönebilmesi için herkesin katkı sağlaması gerekir.”
İki farklı bakış açısı bir masanın iki ucunda buluşur: Ali’nin hesapla düşünen aklı ile Zeynep’in empatiyle yoğrulmuş bilinci.
---
Bölüm 3 – Duyguların Ekonomisi
Zeynep, o gün akşam kasabanın küçük kütüphanesinde düzenlenen “Adalet ve Toplum” adlı seminerde konuşmacıdır. Konu, icra sisteminin sadece hukuki değil, duygusal bir boyutu olduğudur.
Katılımcılar arasında emekli öğretmenler, küçük esnaflar ve gençler vardır. Zeynep söz alır:
— “Bir insan alacağını tahsil edemediğinde sadece maddi kayıp yaşamaz; güven duygusu da zedelenir. O yüzden icra harcı sadece bir ödeme değil, adaletin görünür hale gelmesi için bir adım.”
Salondan biri el kaldırır:
— “Ama devlet neden mağdurdan da para alıyor? Hakkını arayan birine bari bedava olmalı!”
Zeynep gülümser, yavaşça cevaplar:
— “Evet, bu soru çok haklı. Ancak sistem, adaleti ücretsiz sunarsa sürdürülebilirliği riske atar. Çünkü her icra işleminin bir personeli, bir dosyası, bir süreci var. Yani harç, adaletin mekanizmasını besleyen bir döngü.”
Salondaki sessizlik, düşüncenin yankısı gibidir. Herkes harcın miktarını değil, anlamını tartmaya başlamıştır.
---
Bölüm 4 – İki Taraflı Gerçeklik
Ali ertesi sabah tekrar icra dairesine gider. Bu kez dosyayı teslim ederken görevli memur, sıradan bir ses tonuyla “Harcı yatırdınız mı?” diye sorar.
Ali başını sallayıp makbuzu uzatır. Fakat o anda fark eder ki, bu makbuz artık onun gözünde sadece bir belge değil; adaletin somutlaşmış hâlidir.
O gün, öğle arasında Zeynep’le tekrar karşılaşır. Bu kez konuşmalarında farklı bir denge vardır.
Ali der ki:
— “Biliyor musunuz, dün gece düşündüm. Erkekler bazen çözüm odaklı oldukları kadar soğukkanlı davranıyorlar; ama ben de anladım ki, bu işler sadece matematikle değil, kalple de yürür.”
Zeynep hafifçe gülümser:
— “Ve biz kadınlar da bazen empatiyle yaklaşırken sistemin mantığını gözden kaçırıyoruz. O yüzden denge önemli. Adalet hem akıl hem vicdan ister.”
O anda aralarındaki konuşma, bir hukuk dersi kadar derindir; bir forum yazısına sığmayacak kadar da insancıldır.
---
Bölüm 5 – Harcın Ardındaki Hikâye
Akşam olduğunda Ali evine döner. Bilgisayarını açar, forumda bir başlık görür:
“Arkadaşlar, icra harç ücreti ne kadar olmuş bilen var mı?”
Ali gülümser, bir cevap yazar:
> “Resmî oran %4,55 civarında. Ama asıl mesele rakam değil, sistemin işleyişini anlamak. Çünkü bu ücret, adaletin sürdürülebilirliği için alınır. Yine de bana sorarsanız, adaletin bedeli değil, değeri konuşulmalı.”
Bu cümleyi yazarken içinden geçenleri kimse bilmez. Oysa o gün, bir muhasebeci parayı değil, adaletin vicdanını hesaplamıştır.
---
Bölüm 6 – Gerçek Dünyaya Dönüş ve Okuyucuya Sorular
Hikâye burada bitmiyor. Çünkü her birimiz, hayatın bir yerinde Ali ya da Zeynep oluyoruz:
- Bir borcun peşinde adalet ararken,
- Ya da birinin duygularını anlamaya çalışırken.
Şimdi soruyorum forum dostları:
- Sizce adaletin bir bedeli olmalı mı, yoksa herkes için ücretsiz mi olmalı?
- Harç sisteminin amacı gerçekten adaleti desteklemek mi, yoksa bürokrasiyi sürdürmek mi?
- Ve en önemlisi, adaletin ölçüsü para mı, yoksa insana duyulan güven mi?
İcra harç ücreti bugün dosya değerinin %4,55’i civarındadır. Ancak bu oran yıllık olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın tarifesiyle güncellenir (Kaynak: Resmî Gazete, Harçlar Kanunu, 2024). Yani değişebilir. Fakat ne değişmemesi gereken bir şey vardır: Adaletin insana dair vicdani dengesi.
---
Son Söz: Adaletin Sessiz Harcı
Ali’nin hikâyesi, bir harç makbuzuyla bitmedi; adaletin “değer” kavramıyla yeniden başlamış oldu.
Belki de her toplumun ödemesi gereken gerçek harç, maddi değil; vicdanın ve empati duygusunun bedelidir.
Ve bu bedel, hiçbir oranla ölçülemez.
Merhaba forum ailesi,
Bugün size bir sayıdan değil, bir hikâyeden söz etmek istiyorum. Çünkü bazen bir “ücret” sadece bir rakam değildir; ardında hayatlar, duygular, adalet arayışları ve sistemin görünmeyen yüzü vardır. Başlığı gördüğünüzde belki sadece “İcra harç ücreti ne kadar?” diye düşüneceksiniz ama gelin bu kez cevabı bir tablo yerine bir hikâyede arayalım.
---
Bölüm 1 – Ali’nin Defteri
Ali, orta yaşlarında, taşra bir kasabada muhasebecilik yapan biri. Hesap kitap onun işi, ama bazen insanın hayatı rakamlarla değil, vicdanla ölçülür.
Bir sabah, yıllardır alacağını tahsil edemediği eski bir müşterisi için icra takibi başlatmaya karar verir. O sırada ekranında beliren satır dikkatini çeker:
“İcra harç ücreti: 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre %4,55 oranında tahsil edilir.”
Ali, kendi kendine mırıldanır:
— “Yani 100 bin lira için 4 bin 550 lira… Adaletin de bir bedeli var demek.”
Kâğıtlara gömülürken ofis kapısı aralanır; içeri Zeynep girer. Kasabanın genç avukatıdır, enerjik ama bir o kadar da duyarlı bir karakter. Ali’nin dosyasına göz atar, sakin bir sesle konuşur:
— “Ali Bey, icra harcı devletin adalet sistemini döndürmek için alınır ama çoğu insan bunu cezalandırma gibi görür. Bence mesele sadece oran değil, bu sistemin insanların güven duygusunu nasıl etkilediği.”
Ali, bir an durur. O güne kadar yüzlerce fatura, yüzlerce makbuz görmüştür; ama ilk kez biri harcı bir “güven meselesi” olarak tanımlar.
---
Bölüm 2 – Adaletin Bedeli
Zeynep, Ali’ye kahve uzatırken anlatmaya başlar:
— “Osmanlı’da da harç vardı, ama o zamanlar buna ‘rüsum’ denirdi. Mahkemeye başvuran herkes, devletin vakıflarına bağış yapardı. Yani adaletin finansmanı halkın dayanışmasıyla sağlanırdı. Bugünse harç, ekonomik bir bariyer haline geldi.”
Gerçekten de araştırmalar bunu doğrular niteliktedir. Adalet Bakanlığı 2023 verilerine göre, icra dosyalarının %38’i maddi yetersizlik nedeniyle yarım kalmaktadır. Bu sadece bir ekonomik veri değil; adaletin erişilebilirliği açısından toplumsal bir gösterge.
Ali içini çeker:
— “Yani hakkını aramak bile paraya bağlı, öyle mi?”
Zeynep gülümser:
— “Evet, ama unutmayın, harç adaletin maliyeti değil, sorumluluğudur. Çünkü sistemin dönebilmesi için herkesin katkı sağlaması gerekir.”
İki farklı bakış açısı bir masanın iki ucunda buluşur: Ali’nin hesapla düşünen aklı ile Zeynep’in empatiyle yoğrulmuş bilinci.
---
Bölüm 3 – Duyguların Ekonomisi
Zeynep, o gün akşam kasabanın küçük kütüphanesinde düzenlenen “Adalet ve Toplum” adlı seminerde konuşmacıdır. Konu, icra sisteminin sadece hukuki değil, duygusal bir boyutu olduğudur.
Katılımcılar arasında emekli öğretmenler, küçük esnaflar ve gençler vardır. Zeynep söz alır:
— “Bir insan alacağını tahsil edemediğinde sadece maddi kayıp yaşamaz; güven duygusu da zedelenir. O yüzden icra harcı sadece bir ödeme değil, adaletin görünür hale gelmesi için bir adım.”
Salondan biri el kaldırır:
— “Ama devlet neden mağdurdan da para alıyor? Hakkını arayan birine bari bedava olmalı!”
Zeynep gülümser, yavaşça cevaplar:
— “Evet, bu soru çok haklı. Ancak sistem, adaleti ücretsiz sunarsa sürdürülebilirliği riske atar. Çünkü her icra işleminin bir personeli, bir dosyası, bir süreci var. Yani harç, adaletin mekanizmasını besleyen bir döngü.”
Salondaki sessizlik, düşüncenin yankısı gibidir. Herkes harcın miktarını değil, anlamını tartmaya başlamıştır.
---
Bölüm 4 – İki Taraflı Gerçeklik
Ali ertesi sabah tekrar icra dairesine gider. Bu kez dosyayı teslim ederken görevli memur, sıradan bir ses tonuyla “Harcı yatırdınız mı?” diye sorar.
Ali başını sallayıp makbuzu uzatır. Fakat o anda fark eder ki, bu makbuz artık onun gözünde sadece bir belge değil; adaletin somutlaşmış hâlidir.
O gün, öğle arasında Zeynep’le tekrar karşılaşır. Bu kez konuşmalarında farklı bir denge vardır.
Ali der ki:
— “Biliyor musunuz, dün gece düşündüm. Erkekler bazen çözüm odaklı oldukları kadar soğukkanlı davranıyorlar; ama ben de anladım ki, bu işler sadece matematikle değil, kalple de yürür.”
Zeynep hafifçe gülümser:
— “Ve biz kadınlar da bazen empatiyle yaklaşırken sistemin mantığını gözden kaçırıyoruz. O yüzden denge önemli. Adalet hem akıl hem vicdan ister.”
O anda aralarındaki konuşma, bir hukuk dersi kadar derindir; bir forum yazısına sığmayacak kadar da insancıldır.
---
Bölüm 5 – Harcın Ardındaki Hikâye
Akşam olduğunda Ali evine döner. Bilgisayarını açar, forumda bir başlık görür:
“Arkadaşlar, icra harç ücreti ne kadar olmuş bilen var mı?”
Ali gülümser, bir cevap yazar:
> “Resmî oran %4,55 civarında. Ama asıl mesele rakam değil, sistemin işleyişini anlamak. Çünkü bu ücret, adaletin sürdürülebilirliği için alınır. Yine de bana sorarsanız, adaletin bedeli değil, değeri konuşulmalı.”
Bu cümleyi yazarken içinden geçenleri kimse bilmez. Oysa o gün, bir muhasebeci parayı değil, adaletin vicdanını hesaplamıştır.
---
Bölüm 6 – Gerçek Dünyaya Dönüş ve Okuyucuya Sorular
Hikâye burada bitmiyor. Çünkü her birimiz, hayatın bir yerinde Ali ya da Zeynep oluyoruz:
- Bir borcun peşinde adalet ararken,
- Ya da birinin duygularını anlamaya çalışırken.
Şimdi soruyorum forum dostları:
- Sizce adaletin bir bedeli olmalı mı, yoksa herkes için ücretsiz mi olmalı?
- Harç sisteminin amacı gerçekten adaleti desteklemek mi, yoksa bürokrasiyi sürdürmek mi?
- Ve en önemlisi, adaletin ölçüsü para mı, yoksa insana duyulan güven mi?
İcra harç ücreti bugün dosya değerinin %4,55’i civarındadır. Ancak bu oran yıllık olarak Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın tarifesiyle güncellenir (Kaynak: Resmî Gazete, Harçlar Kanunu, 2024). Yani değişebilir. Fakat ne değişmemesi gereken bir şey vardır: Adaletin insana dair vicdani dengesi.
---
Son Söz: Adaletin Sessiz Harcı
Ali’nin hikâyesi, bir harç makbuzuyla bitmedi; adaletin “değer” kavramıyla yeniden başlamış oldu.
Belki de her toplumun ödemesi gereken gerçek harç, maddi değil; vicdanın ve empati duygusunun bedelidir.
Ve bu bedel, hiçbir oranla ölçülemez.